- Av. Arb. Muhammet GÜL
- Borçlar Hukuku
- Eylül 14, 2023
Türk Borçlar Kanunu'na Göre Borç Para İadesi: Ödünç Para ve Para Borcu
Türk Borçlar Kanunu (TBK), ödünç para ilişkilerini düzenleyen önemli bir hukuki belge sunmaktadır. Bu makalede, TBK'nın 392. maddesi üzerinden ödünç para borcunun geri verme zamanı ve para iadesi süreci ele alınacaktır. Borç para, ödünç para, para borcu ve para iadesi gibi halk tabiri ile ifade edilen kavramlar üzerinden, TBK'nın bu konudaki hükümleri açıklanacaktır.
I. Borç Para ve TBK 392. Madde
Türk Borçlar Kanunu, borç para ilişkilerini düzenleyen temel bir hükme sahiptir. Bu hüküm, borç para alanın borcunu ne zaman geri vermesi gerektiğini ve iade sürecini belirler. TBK'nın 392. maddesi şu şekildedir:
"Para borcu ödünç ilişkisinde, borç para iadesi için belirli bir tarih veya süre belirlenmediyse, borç para alan, para iadesini ilk istemden başlayarak altı hafta içinde yerine getirmelidir."
Bu madde, para borcu olan tarafın, borcu geri verme zamanını ve muacceliyetini açıklar. Eğer borç para ilişkisinde taraflar arasında iade süresine dair bir anlaşma yoksa veya belirlenmemişse, TBK 392. maddeye göre, para borcu alan kişi, borcu ilk talep edildiğinde altı hafta içinde geri vermelidir.
II. Borç Para İadesi ve İlk İsteme Bağlı Muacceliyet
TBK 392. madde, borç para ilişkisinde borcu iade zamanını, borç para alanın ödünç verenin ilk istemine bağlar. Yani, ödünç veren, borcu geri talep etmeden önce ödünç alanın iade yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmez. Ancak, para borcunun geri verilmesi için ödünç verenin bu hakkını kullanması gerekmektedir. Bu hakkın kullanımı özellikle mahkemede ispata elverişli araçlar ile yerine getirilmelidir. Aksi takdirde usuli eksiklikler gündeme gelecektir.
II. Para İadesi ve Altı Hafta Kuralı
TBK 392. maddeye göre, belirli bir geri verme süresi belirlenmemişse, para borcu alan kişi, borcu ilk istemden itibaren altı hafta içinde geri vermelidir. Bu altı haftalık süre, para borcu ilişkisinin sona erdiği tarihten itibaren başlar ve altı hafta sonunda borç para muaccel hale gelir. Muacceliyet, para borcu alanın iade yükümlülüğünün başladığı anlamına gelir.
Türk Borçlar Kanunu'nun 392. maddesi, para borcu ilişkilerinde para borcunun ne zaman muaccel hale geleceğini ve iade sürecini düzenler. Taraflar arasında geri verme tarihine dair özel bir anlaşma yoksa veya böyle bir süre belirlenmemişse, para borcu alan kişi, borcu ilk talep edildiğinde altı hafta içinde geri vermelidir. Bu hüküm, para borcu ilişkilerinde tarafların haklarını ve yükümlülüklerini net bir şekilde belirler ve para borcu alanın iade yükümlülüğünü düzenler.
Unutulmamalıdır ki, hukuki durumlar ve borç ilişkileri her zaman karmaşık olabilir, bu nedenle her durumu özel bir şekilde değerlendirmek ve hukuki danışmanlık almak önemlidir.
11. Hukuk Dairesi 2016/14533 E. , 2018/7099 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada … …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen …/02/2015 gün ve 2014/724 – 2015/136 sayılı kararı onayan Daire’nin 29/02/2016 gün ve 2015/7633 – 2016/2139 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin büyük ortağı olan İbrahim İnci’nin paraya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine daha önceki tanışıklıklarına binaen müvekkilinin 29.04.2010 tarihinde davalı şirkete 192.170,00 TL tutarında banka kanalıyla ve “borç olarak” ibaresiyle havale gönderdiğini, borç olarak verilen tutar ödenmeyince tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, takibin 192.170,00 TL asıl alacak yönünden devamına, davalı tarafın 192.170,00 TL’lik itirazının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağın varlığı yargılama ile açıklığa kavuşturulduğundan icra inkar tazminat talebinin reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.
Davalı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK’un 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen aşağıdaki bent dışında kalan sair karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
…- Dava, ödünç sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından davalıya “borç olarak”kaydıyla yapılan havale tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 312. maddesi, takip ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ise 392. maddesi gereğince, ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir ödeme günü, ihbar süresi belirlenmemiş veya istenildiği zaman muaccel olacağı kararlaştırılmamış ise ödünce konu paranın ilk istemden başlayarak altı hafta içinde geri verilmesi gerekir. Yani, madde metninde yazılı hususlar söz konusu değilse ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir. Dolayısıyla somut olayda, davacı iade talebinde bulunup altı hafta bekledikten sonra takibe geçebileceğinden, anılan süreye uyulmadan başlatılan takip usul ve yasaya uygun değildir. Bu nedenle açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulüyle Dairemizin 29/02/2016 tarihli 2015/7633 Esas 2016/2139 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin sair karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, (…) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 29/02/2016 tarihli 2015/7633 Esas 2016/2139 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, ödediği peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyen davalıya iadesine, …/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2015/13496 E. , 2016/18868 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı; davalı üniversitede mütevelli heyeti başkanı olduğunu, 26/06/2012 tarihinde personel ödemelerinin yapılması için üniversiteye borç para verdiğini, borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için …34. İcra Müdürlüğünün 2013/57 E. Sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, davalının kötü niyetli olarak takibe itirazda bulunduğunu ancak daha sonra 17/05/2013 tarihinde … Bankası … Şubesi’ne 1.020.000,00 TL yatırmak suretiyle ana para borcunu ödediğini, asıl alacak için davalı borçluya ibraname verdiğini, faiz alacağı, vekalet alacağı ve icra harç ve masrafları için de iş bu davanın açıldığını belirterek bakiye 180.000,00 TL alacak için icra takibine yapılan itirazın iptaline, % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı, takipten önce muaccel hale gelen borcun bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının, İstanbul 34. İcra Müdürlüğünün 2013/57 E. Sayılı dosyasında 49.650,00 TL vekalet ücreti, 5.128,05 TL harç ve masraf tutarları itibariyle (toplam 54.778,05 TL) takibe yaptığı İTİRAZIN İPTALİNE, karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalının temyiz itirazlarına gelince;
Dava, ödünç olarak verilen paranın ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan icra harç ve masrafları, vekalet ücreti ve faizi açısından itirazın iptaline ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 387. maddesine göre “Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez.” ve yine 392. maddesine göre “Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekleyükümlü değildir.”
Dava konusu olaya bakıldığında; davacı, takip tarihinden önce davalıya borcun ödenmesi konusunda ihtarda ya da bildirimde bulunmamıştır. Davalı ödeme emrinin tebliği ile haberdar olduğundan bu tarihten itibaren 6 hafta sonunda borç muaccel hale gelecektir. Bu durumda takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmiş bir borçtan söz edilmez.Zamanından önce açılan takip nedeniyle davacı vekalet ücreti, icra harç ve masaraları ile faiz isteminde bulunamaz. Hal böyle olunca, mahkemece, davacının tüm talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabule yönelik hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacını tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1,50 TL kalan harcın davacıdan alınmasına, 20/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2014/22220 E. , 2015/12603 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıların kardeşleri olduğunu ortak murislerine sağlıklarında emanet olarak 9 adet armalı tabir edilen altın teslim edildiğini, karşılığında belge aldığını, altınların iade edilmediğini, alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine de itiraz ettiklerini ileri sürerek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, karz akdine dayanmakta olup, davacı, murisleri tarafından imzalanmış senede rağmen borcu kabullenmeyen davalı mirasçılar aleyhine başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptalini istemiş, davalılar ise davanın zamanaşımına uğradığını savunmuşlardır. Mahkemece, senet tarihinin 11.12.1981 olduğunu ve bu tarihten itibaren altı hafta sonra yani 22.01.1982 tarihinde zamanaşımı süresinin başladığından ve on yıllık zamanaşımı süresinin 22.01.2992 tarihinde dolmuş olduğundan bahisle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir. Oysa ki, somut olayda taraflar arasındaki ilişki karz akdine dayanmakta olup, zamanaşımı süresi 6098 sayılı Borçlar Kanununun 392. maddesinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 392. maddesine göre ödüncün geriye verilmesi konusunda belirli bir gün yada bildirim süresi veya borcun geriye istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamış ise ödünç alan ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir. Dosya kapsamına göre davada dayanılan sözleşmede her hangi bir vade konulmuş değildir. Kaldı ki, davalılarda davacının bu konuda kendilerini temerrüde düşürdüğünü iddia ve ispat etmiş değillerdir. Diğer taraftan, davalılardan … zamanaşımı def’inde de bulunmamıştır. Zamanaşımı def’inde dahi bulunmayan bu şahıs yönünden de davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş olması kabul şekli bakımından doğru değildir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 20.4.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.